5. Bölüm - Teknoloji Felsefeleri
Bu derste; 1- Kitle iletişim endüstrilerinin zaman içinde değişimine bakacağız. 2- Kitle iletişim endüstrilerinin örüntülerini inceleyeceğiz. 3- Günümüzde kitle iletişim endüstrilerini şekillendiren faktörleri inceleyeceğiz.
Kullanıma Odaklanan Belirlenimcilik
Bu yaklaşım ile teknoloji kullanımı vurgulanmakta ve teknolojinin nasıl kullanıldığına; teknolojiyi kullanım yöntemlerine odaklanılmaktadır. Bu yaklaşımda teknolojinin bir etkiye sahipliğinden daha çok kullanıcıların etkisine bağlı olduğunu savunmaktadır. Teknolojiyi basit bir şekilde kullanıcının yaptığı işin kapasitesini arttıran; amaç ve hedeflerine ulaşmasında yardımcı olan araçlar olarak tanımlamaktadır. Bu görüş, bireylerin teknoloji üzerinde kontrole ve özerkliğe sahip olduğunu ileri sürmektedir.
Sosyal Belirlenimcilik
Bu yaklaşıma göre teknolojinin kendisi insanların teknolojiyi kullanma yöntemlerinden daha az öneme sahiptir. Teknolojinin özelliklerine odaklanmak yerine, insanların motivasyonlarını ve amaçlarını anladığımızda teknoloji kullanımının sonuçları ile ilgili daha güvenilir öngörülerde bulunabiliriz. Bu görüşte, bireylerin teknoloji kullanım yöntemleri sosyal yapılar tarafından etkilenmekte; sosyal etkileşimler ve yapılar bireysel davranışları belirlemektedir. Bu bakış açısındaki araştırmacılar teknolojik araçların, sosyal sistemler ve kültürel bağlamlar içerisine entegre edilmesi ile ilgilenmektedirler. Sosyal belirlenimciliğe göre sosyal seçimler teknolojik araçların formunu ve içeriğini şekillendirir. Başka bir ifadeyle sosyal yapılar teknoloji kullanımını belirlemektedir.
Teknolojik Belirlenimcilik
Bu görüşe göre teknoloji toplumsal değişimlerin itici gücüdür ve böylece değişimin içinde gerçekleşeceği ortamı belirlemektedir. Teknoloji, insanların hayatını değiştiren en önemli güçtür. Toplumsal değişimin nedeni teknolojik değişimlerdir. Başka bir ifadeyle toplumsal yapıyı ve kültürel değerleri teknoloji belirlemekte ve değiştirmektedir. McLuhan, Habermas ve Baudrillard bu yaklaşıma sahip düşünürler arasında sayılabilir. Bu görüşte iki farklı düşünüş vardır. Ütopyan bakış açısında bilgi teknolojileri ve internet bilginin yayılmasını ve bilgiye erişimi artırdığı için demokratikleşmeyi sağlayıcı etkiye sahiptir. Distopyan bakış açısında ise tam tersi olarak teknoloji demokratikleşmeyi olumsuz etkiler çünkü bilginin yayılmasına veya ne kadarına erişimin sağlanacağına yazılım ve donanımı elinde bulunduran kişiler karar vermekte; bu da teknolojinin anti demokratik güçler tarafından kullanılması sonucunu doğurabilmektedir.
Sosyalleşme
Sosyalleşme kavramını, insanın toplumla bütünleşme süreci olarak tanımlayabiliriz. İletişim teknolojilerinde ve taşınabilir iletişim araçlarında meydana gelen gelişmelerin ve bu gelişmelere olan ilginin artmasıyla birlikte, sosyal paylaşım araçları güç kazanmış ve bu da sosyalleşme kavramının tanımına yeni bir boyut katmıştır. İnternet’e ulaşım olanaklarının ve kullanım alanlarının artması, onu birçok insanın günlük yaşamında önemli bir araç haline getirmiştir. Bunun yanı sıra İnternet, bugün insanların zamanlarını harcadığı yeni bir yaşam alanı olarak da algılanmaktadır. Yeni sanal topluluklar adeta fiziksel bir dünyadaymışçasına değerlerini, kimliklerini ifade edebilmektedirler.
Günümüzün dijital çağında sosyal paylaşım ağları, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olarak her alanda etkili olmaktadır. Bu ortamlarda gerçekleşen iletişim birçok kişi için yüz yüze iletişimden daha kolay olabilmektedir. Bu durum sosyalleşme mekanlarını zaman içerisinde dönüşüme uğratmıştır. Özellikle sanal dünyada; kullanıcıların özgürlüklerinin sınırsız olması, alternatif kimliklere bürünebilmek gibi kimliği ve benliği yeni bir şeye dönüştürebilmek mümkün olabilmektedir.
Rheingold 1993’de sanal topluluğu «yeterli sayıda insanın, insani duygularla, siber alanda kişiler arası ağ kurmak üzere kamusal tartışmalara yeterince uzun bir süre katılmasıyla ağ içerisinde oluşturdukları toplumsal kümelenmeler» olarak tanımlamaktadır. İnsanın doğasında var olan topluluk içinde bir araya gelme ve ait olma isteğinin şiddeti, yeni topluluk mekanlarının oluşmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Yabancılaşma ve İnternet Bağımlılığı
Gelişmemiş taş aletlerin kullanımından, dokunmatik tabletlerin yaşam alanlarımıza girmesine kadar geçen bu tarihsel sürecin kişilerin sosyal ve kültürel yaşamlarında yarattığı dönüşümlere de dikkat çekmek gerekir. Özellikle sosyal paylaşım ağlarının toplumsal hayata olumlu etkileri kadar olumsuz etkileri de olmaktadır. Bugün çevirim içi ortamlar, insanların oturdukları yerden alışveriş, sağlık, eğitim gibi birçok konuda işlerini kolayca yapmalarına olanak vermektedir. Coğrafi engel tanımadan dünyanın herhangi bir noktasında yaşayan insanlarla iletişim kurabilmek, fikir ve düşüncelerini paylaşmak, onlarla ortak sorunlara odaklanmak çok kolay olabilmektedir.
Yine de zamanın büyük bir kısmını ekranların başında hareketsiz geçiren bireyler bir bakıma teknolojinin esiri konumuna gelmektedir. Sosyal, mesleki ve özel hayatlarında sorunlar yaşayabilmektedirler. Bunun nedenlerinden biri de kuşkusuz sosyalleşme amacıyla gidilen mekanların yerini giderek sosyal paylaşım sitelerine bırakmasıdır. Sosyal paylaşım siteleri olarak görülen bu ortamların kişiyi bireyselleştirerek ruhsal olarak yalnızlaşmasına ve çevresine yabancılaşmasına sebep olabildiği görülmektedir.
İnsan bilgisayar etkileşimi
70’li yılların sonuna kadar bilgisayarlarla etkileşim hâlinde olanlar çoğunlukla teknoloji profesyonelleri veya bu konuya özel ilgi duyan bireyler olmuştur. Kişisel bilgisayarların ortaya çıkışıyla birlikte bu durum değişmeye başlamış; dünyadaki herkes potansiyel bilgisayar kullanıcısı hâline gelmiştir. Buna paralel bir şekilde, bir çalışma alanı olarak insan bilgisayar etkileşimi, 80’li yılların başında ortaya çıkarak 90’lı yıllarda yaygınlaşmıştır. İnsan bilgisayar etkileşimi, insanların bilgisayarlarla nasıl etkileşim içerisine girdiklerini inceleyen disiplinler arası bir alandır. Psikoloji, bilişsel bilimler, bilgisayar teknolojileri, yazılım mühendisliği, ergonomi, grafik tasarımı, endüstriyel tasarım, sosyoloji, antropoloji ve eğitim bilimleri gibi alanlarla ilişkilidir. İnsan bilgisayar etkileşiminin odak noktası kullanılabilirliktir. Kullanılabilirlik değerlendirmelerinde verimlilik, etkililik ve kullanıcı memnuniyetleri ölçülmekte; bu değerlendirmeler tasarım sürecini şekillendirmektedir. Buradaki amaç, tasarlanan ara yüzlerin kolay öğrenilebilir ve kolay kullanılabilir olması; başka bir ifadeyle kullanıcı dostu tasarımların gerçekleştirilmesidir. İnsan bilgisayar etkileşimine verilebilecek en çarpıcı örneklerden biri bir bilim insanı olan ve 21 yasında ALS hastalığına yakalanan Stephen Hawking’dir. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking’i tekerlekli sandalyede yasamaya mahkûm etmiştir. Sadece sağ yanak kaslarından birini kullanabilmekte olan Hawking’in gözlüğüne monte edilmiş küçük bir alet, yanak kasındaki hareketi kızılötesi yardımıyla bilgisayara aktarmakta; Hawking bu sayede insanlarla iletişim kurabilmektedir.